İslam İlim Tarihinde İlkler
Selim Aydüz
 


Irkçılığı hoş görmeyen İslam dini, kabiliyetleri ölçüsünde her milletin ilme katkısı olması için ayet ve hadisleriyle sürekli teşvik etmiştir. Irk bakımından Türk, Kürt, Arap, Berberi, Kıpti, Çinli kısacası doğudaki veya batıdaki hiçbir millet diğerinden üstün olmadığı gibi, fırsat ve imkan tanındığı takdirde ilme yatkınlık, ilim ve teknolojide gelişmişlik cihetinde de her milletin, azim ve çabalarıyla öne geçebildiği bir gerçektir.

Hz. Peygamberin Kur’an’ı tebliği ile başlayan İslam dünyasındaki ilmi çalışmalar, İslamiyeti kabul eden Türklerin yeni ve güçlü bir soluk olarak katılımıyla daha ileri seviyelere ulaşmıştır. Türklerle Müslümanların ilk temasları Hz. Ömer döneminin son zamanlarında gerçekleşmiştir. İlk karşılaşılan ve Horasan bölgesinde yaşayan Türkleri, zamanla diğer bölgelerde yaşayan Türklerin katılımı takip etmiştir. Türklerde İslamiyeti ilk kabul edenler, Müslüman Arapların fethettikleri ülkelerden esir edip, sonra çoğunlukla hürriyetlerine kavuşturdukları askerlerdir. Türklerin İslam ordularında müessir bir yer alması, Emeviler devrinin sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Abbasiler Devleti’nde Türklerin büyük devlet hizmetlerine ve ordu kumandanlıklarına gelmeleri, artan Müslüman Türk nüfusu ile paralel bir gelişmenin sonucudur. İslam tarihçileri, Halife Mansur (ö. 775) devrini, Türklerin İslam alemine esaslı bir şekilde nüfuzlarının başlangıcı olarak kabul etmektedirler.

Türklerin, devlet işleri ve askeri işlerde olduğu gibi, ilim ve kültür sahasında da faaliyetlere başladıkları dönem Abbasiler devrine rastlamaktadır. Bu devirde yetişen ilk Türk alimleri, İslam aleminde büyük ses getirecek kıymetli eserler vermişlerdir. Hatta onların çalışmaları birçok alanda ‘ilk büyük adımlar’ olarak kabul edilmektedir. Orta çağ İslam Dünyası ilim adamlarından bir çoğunun, İran’ın kuzeydoğusunda bulunan ve ahalisinin büyük bir kısmı Türk olan Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinden olduğu bilinmektedir) Bu dönemde yetişen ilim adamları arasında Türk veya Türk soyundan gelenlerin fazla olması bu sebepledir. Türk asıllı ilim adamları, genellikle isimlerinin sonunda bulunan ‘Türk’, ‘Türki’ ve ‘İbni Türk’ gibi lakaplarından tanınmaktadır.
İslam ilim ve kültür tarihinin ilk meşhur Türk alimleri şunlardır:

İbn Süreyc Ubeydullah Ebu Yahya (ö.743- ?), Emeviler devrinde yaşayan dört büyük musikişinastan birisi olup, İran udunu Hicaz’a getirmiştir 2 İkincisi yine aynı dönemde yaşayan Ebu’l-Mu’temir Süleyman b. Tarhan et-Teymi el Basri’dir. Tabiun’dan olan bu zat ilk hadis ve meğazi* alimlerindendir. Zamanında Basra’nın en büyük alimlerinden sayılırdı. Oğlu Muhammed b. el-Mu’temir de büyük hadis ve meğazi alimlerinden ve Ahmed b. Hanbel’in hocalanndandır.3

Abdullah b. Mübarek el-Mervezi et-Türki ise, tefsir, hadis, tarih, nahiv alimi, fakih ve lügat yazarıdır. İlim için birçok seyahat yapan el-Mervezi, 798’de bir gazadan dönerken vefat etmiştir. Birçok eseri günümüze kadar ulaşmıştır.4 Ebu İshak İbrahim b. el-Abbas b. Muhammed b. Sultigin ise devrin en büyük şairlerinden olup, sırası ile Halife Mu’tasım, Vasik ve Mütevekkil dönemlerinde Divan-ı İnşa’da** çalışmıştır. Edebiyat, kimya, siyaset ve yemekler konusunda önemli eserleri bulunmaktadır.

Diğer bir alim olan Feth b. Hakan, Halife Mu’tasım ve oğlu Mütevekkil dönemlerinde önemli hizmetlerde bulunduktan sonra istihbarat teşkilatının başına getirildi. Daha sonra vezir, bir ara Şam ve Mısır valisi oldu. Feth, alim, edip, hatip olup güzel şiir yazardı. Kıymetli, büyük bir kütüphanesi vardı. Arap fasihleri, Basra ve Küfe alimleri bu kütüphaneden faydalanırlardı. Okumayı çok severdi. Halife’nin meclislerinde dahi fırsat buldukça kitap okurdu. Ebu Hiffan bununla ilgili olarak şöyle der;

“Kitapları ve ilmi şu üç kişi dışında çok seveni görmedim. Bunlar el-Cahiz, Feth b. Hakan ve İsmail b. İshak el-Kazi’dir. Cahiz, eline bir kitap geçince mutlaka onu bitirirdi. O kadar ki, kitapçıların dükkanlarını kiralar, kitap okumak için sabahlara kadar oralarda kalırdı. Feth b. Hakan ise Mütevekkil’in meclisinde bulunur, halife bir iş için meclisten kalkınca hemen bir kitap çıkarıp okumaya başlardı. Hatta, tuvalette bile kitap okurdu. İsmail’e gelince; ne zaman yanına girdimse, onu ya bir kitap okurken veya bir kitabı karıştırırken görürdüm”.

Cebir ilmini metodik ve sistematik olarak ilk defa ortaya koyan bu konuda ilk önemli eseri yazan ve bu ilme adını veren Muhammed b. Musa el-Harezmi (ö. 850 civarı) ise büyük bir Türk matematik, coğrafya ve astronomi alimidir. Harezmi’nin en meşhur eseri cebir sahasında yazdığı Kitabu’l-Muhtasar fi’l-Cehr ve’l Mukabele’dir. İslam matematikçileri arasında benimsenen tanıma göre İlmü’l-Cebr ve’l Mukabele, “denklem yoluyla bilinenlerden bilinmeyen niceliklerin çıkarılması yöntemini öğreten ilim” olarak ilmü’l-hisabın bir dalı şeklinde kabul görmüştür. Cebir ve mukabele terimlerinin matematik işlem anlamları ise kaynaklarda şu şekilde verilmektedir: Cebir, eşitliğin herhangi bir tarafında bulunan negatif bir terimin diğer tarafa aynısı eklenmek suretiyle izale edilmesidir; Mukabele ise eşitliğin her iki tarafında bulunan benzer terimlerin çıkarma yoluyla izalesidir.5 Harezmi’nin eseri ancak üç asır sonra (12. yüzyılda) Avrupalılar tarafından Latinceye tercüme edilmiş, üniversitelere temel ders kitabı olmuş ve bunların ötesinde Rönesans devri İtalyan matematikçilerinin çalışmalannda esas kitap vazifesini görmüştür.6 Eserinin, Batı dillerine tercümesiyle cebir kelimesi “algebra” olarak aynen muhafaza edilmiş ve bu ilim dalının adı olarak yaşatılmıştır. Harezmi’nin adı Latince’ye Alkhorizmi, İngilizce’ye de “Augrim” şeklinde geçmiştir. “Düzenli Hesap Yapma Metodu” manasına da kullanılan bu kelime nihayet günümüze kadar bozulmuş hali olan Algoritma ve Logaritma olarak gelmiştir. Harezmi’nin matematikteki en büyük hizmetlerinden birisi de, eserlerinde hem sıfırı hem de diğer rakamları kullanmış olmasıdır. Batılıların Arap rakamları, Müslümanların Hind rakamları adını verdikleri rakamları Avrupa’ya tanıtan da odur. Harezmi’nin Astronomi sahasında yazmış olduğu ve rasathane gözlemlerinden edindiği neticeleri ihtiva eden “Zic-i Harizmi’ adlı eseri Kopernik dönemine kadar Batıda kullanılmıştır.

Cebir dalında ilk eser veren ve Harezminin çağdaşı olup cebir ilminin kurucuları arasında yer alan bir diğer Türk alimi de Abdülhamid b. Vasi ibni Türk’tür.7 Harezmi’den önce yaşamış olması ihtimali bulunmakla birlikte, hangisinin cebir dalında ilk eseri yazdığı konusu tartışmalıdır. Ahdülhamid’in cebir konusundaki eseri Ez-Zarurat fi’l-Mukterinat min Kitab el Cebr ve’l Mukabele” (Katışık Denklemlerde Mantıki Zaruretler) adını taşımaktadır.8 Torunu Ebu Berze el Fazl b. Abdülhamid de tanınmış matematikçilerdendir. 10. asırda yetişen diğer ünlü Türk alimleri, Ferganalı Ahmed b. Muhammed b. Kesir el-Fergani, Ebu’l-Kasım Abdullah b. Amacur ile oğlu Ebu’l Hasan Ali’dir. Bu alimler uzun astronomik gözlemler yapmışlar ve bu gözlemlerinin neticelerini çeşitli ziçlerde (Astronomi tablosu) toplamışlardır. 9 Özellikle Fergani’nin ekliptiğin*** meylini tesbit eden çalışması ile güneşin yörüngesini tesbit eden çalışmalarını ihtiva eden Astronomi kitabı, yedi asır Avrupa ve Asya’da kaynak olarak değerini yitirmemiştir. Eser 1573’de Nürnberg’te tekrar basılmıştır.

10. asırda yaşayan ve astronomi sahasında yaptığı uzun süreli gözlemlerle dikkat çeken Türk alimleri Ebu’l-Hasan Ali b. Amacur et-Türki ve oğlu Ebu’l-Kasım Ali b. Amacur et-Türki’dir. Aynı aileden Ali İbn-i Abdullah İbn-i Amacur da aynı rasathanede çalışmıştır. Amacurlar 887-934 yılları arasında elli sene kadar rasad yapmışlardır. Meşhur astronom İbn-i Yunus onların Ay gözlemlerinin Batlamyus’un gözlemlerinden daha doğru olduğunu belirterek çalışmalarında bu gözlemlerden istifade etmiştir.ıo İslam dünyasında en uzun süreli ilk gözlemleri yapan baba-oğul Amacur’lar birçok zic (astronomi tablosu) neşretmişlerdir.

Ebü Nasr Muhammed el-Farabi b. Muhammed b. Tarkan b. Uzluğ (ö.950), İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük filozof, matematik ve fizik alimlerinden biridir. Avrupa’da “Alfarabius” olarak tanınmaktadır. Başta İbni Sina olmak üzere pek çok felsefeci Aristo’yu onun şerhleri sayesinde anlamıştır. Sahasında birçok önemli eser yazan Farabi, ömrünün büyük bir kısmını Irak ve Şam’da geçirmiştir. İlimler tasnifinde Avrupa’da büyük tesir yapan “İhsau’l-Ulüm” Batı’da adeta bir reform etkisi yapmıştır. Diğer yandan felsefe, mantık, matematik, botanik, tıp ve musiki sahasındaki eserleri, İslam aleminin yanında, Avrupalı filozoflardan Bacon, Albert, Hobbes, J.J. Rousseau üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Ses olayının ilk fiziki izahını yapan kişi Farabi’dir. O, titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığını tesbit etmiş, bunu deneylerle göstermiştir. Farabi bu keşfiyle, musiki aletlerinin yapımında gerekli olan kuralları da bulmuş oldu. Aynı asırda yaşayan İshak b. İbrahim el-Farabi de (ö. 961) Arap ülkelerinde Arapça üzerine çalışmalar yapmış, “Divan el-Edep” adlı bir eser yazmıştır.’11

Bahsedeceğimiz son Türk alimi, 10. asrın son çeyreğinde doğan ve İslam dünyasının en büyük alimlerinden birisi olan Birüni’dir. 973 yılında Kaş’ta doğan ve dönemin meşhur ilim adamlarından dersler alan Biruni’yi hocalan, asrının ilmi problemlerine karşı çok iyi yetiştirmiştir. Her türlü ilim alanında çok kıymetli eserler veren mükemmel bir İslam alimi, büyük bir filozof olarak meşhur olmuştur. Hem İslam aleminde hem de Avrupa’da tanınan ve uzun yıllar eserlerinden istifade edilen, çalışmaları yüzyıllarca aşılamayan bir alimdir. Philip K. Hitti, onun “Tabii ilimler alanında Müslümanlar arasında yetişen en orijinal ve en derin bilgin” olduğunu söylemektedir. George Sarton ise, yaşadığı devre onun adını vererek Birüni asrı diye anmaktadır. Daha 17 yaşında iken çalışmalarına başlayan, elinden kalem düşmeyen, kitaptan gözünü ayırmayan, kalbi tefekkürden uzak kalmayan Birüni Arapça, Farsça, İbranice, Rumca, Süryanice ve Yunanca’ya vakıftı. Hadiselerin deney ve tecrübelere istinad ettirilmesi düşüncesini ortaya atarak, ilk defa rnetodlu ilmi çalışma usullerinin düzenleyicisi olmuştur. Birüni, matematik, asronomi, coğrafya fizik, kimya, jeoloji, tıp, tarih, mukayeseli dinler tarihi ve felsefe gibi birçok farklı sahada çalıştı ve kıymetli eserler kaleme aldı. 18’i astronomi sahasında olmak üzere, 180 kadar eseri bulunan Birüni’den günümüze sadece yirmi küsur eser ulaşmıştır.12

Farklı milletlere mensup İslam alimleri, bağlı oldukları medeniyete her alanda önemli katkılarda bulunarak İslam Medeniyeti’ni tesis etmişlerdir. Bu medeniyetin tesisine Araplardan sonra en çok Türklerin katkıda bulunması, Türklerin İslam’ı seçtikten sonra onun getirdiği ‘Oku’ mesajını çok iyi değerlendiren milletlerden olduğunu göstermektedir. Özellikle İslam Bilimi’nin ilk teşekkülü döneminde çok sayıda Müslüman Türk aliminin isminin geçmesi, yaptıkları çalışmaların orijinalliğinden ve eserlerinin kıymetinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten ilhamlarını Kur’an’dan alan ilk Türk alimleri, İslam Bilimi dünyasına kıymetli katkılarda bulunup, değerli eserler bırakarak, kendilerinden sonra gelecek çağların ilim adamlarına ışık tutmuşlardır. Onlar büyük bir cihad saydıkları ilmi faaliyetleri, dönemlerinin şartlarını çok iyi değerlendirerek en mükemmel bir tarzda yapmış olmanın huzuruyla mezarlarında yatarken, bize de zamanın en ileri imkanlarını değerlendirerek onlar gibi çağın ışık saçan ilim adamları olmak veya bu ilim adamlarını yetiştirmek düşmektedir.



* Efendimiz’in (Sav) savaşlannı inceleyen ilim dalı.
** İslam devletlerinde hükümdarın yazışmalarının hazırlanması işlerini yürüten kalem.
*** Tutulum dairesi olarak da bilinir, astronomide, Güneşin yıl boyunca takım yıldızlar arasında izlediği görünür yolun oluşturduğ büyük çember’.

KAYNAKLAR
1. Aydın Sayılı, “Selçuklulardan Evvel Ortaşarkta Türkler”.
Belleten, X, 97-13l. Ankara 1946.,
2. C. Brockelmann, “İbn Süreyc, İslam Ansiklopedisi, V/II, 824-825.
3. Ramazan Şeşen, Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri, el-Cahizin eserinin giriş kısmı, s. 28-30, Ankara 1988.
4. Fuat Sezgin. Geschichte des Arabischen Schrifttums (GAS), Leiden 1967,1,95.
5. İhsan Fazlıoğlu. “Cebir”, DİA, VII, 195.
6. HamitDilgan, Muhammed Ibni Musa el-Harezmi, İstanbul
1957, e. 3-7; Ö.Akın-M. Desay, Beş Büyük Cebir Bilgini, İstanbul l994,s. 10
7. Aydın Sayılı, Abdülhamid ibn Türk’ün Katışık Denklemlerde Mantıki Zaruretler Adlı Yazısı ve Zamanın Cebri, Ankara 1985, s. 12-22.
8. Salih Zeki, Asar-ı Bakiye, İstanbul 1911, 1, 246-247; Ö.Akın-M. Desay, Beş Büyük Cebir Bilgini, s. 2.
9. GAS, VI, 177-178.
lO.Salih Zeki, Kamus-u Riyaziyyat, İstanbııl 1315, e. 130. 131, 136; Aydın Sayılı, The Observatory in Islam, Ankara
1988, ms. 101.103.
11. Ramazan Şeşen, “Türklerin İslamlaşması ve Ortaçağ Arap Dünyasındaki Rolü”, lbn Fazlası Seyahatnamesi. İstanbul
1995, s. 212-216.
12.Günay Tümer, “Birüni”, DİA, VI, 206-215; Salih Zeki, Asar-ı Bakiye, 169 -178; C. Brockelman, Geschichte der Arabischen Literatür, Leiden 1943, 1, 626-627; ayn. mlf., “al Biruni’, Enecyclopedia of Islam, New Edition, Leiden 1954, 1726-727; Aydın Sayılı, ‘The Observatory in Islam. s 56-61; ayn. mlf.. “Birüni’,TTK Belleten, XlIl/49, (1949), s. 53-89.







Bu bölüm 6354 defa görüntülenmiştir.